Demokrasi yalnızca sandığa gitmekten ibaret değildir. Gerçek bir demokrasinin temeli; hesap verebilirlik, şeffaflık ve kamusal denetimdir. Ancak bazı siyasi iktidarlar, güçlerini sağlamlaştırmak ve yapılan usulsüzlüklerin ortaya çıkmasını engellemek için bu denetim mekanizmalarını hedef alır. Bugün en sık kullanılan yöntemlerden biri, kamu kurumlarının kapatılması ya da işlevsiz hâle getirilmesidir.
Denetimsiz bir sistem, karanlığa açılan bir kapıdır. Kurumlar zayıflatıldığında, toplumun hafızası da yavaş yavaş silinir.
Kamu kurumları; devletin belleği, toplumun sigortası ve vatandaş hakkının güvencesidir. Arşivlerin, bağımsız kurulların ve denetim mekanizmalarının güçlü olması, hukukun canlı olduğunun göstergesidir.
Bu nedenle bazı iktidarlar için bu kurumlar bir “tehlike” olarak görülür. Çünkü:
- Usulsüz ihalelerin izleri,
- Kaybolan kamu kaynakları,
- Siyasi kayırmalar,
- Yanlış yönetim kararları
hep bu kurumların arşivlerinde yer alır.
- Kurumların tümden kapatılması,
- Yetkilerinin azaltılması,
- Başına siyasi yakınların atanması,
- “Özelleştirme” adı altında yapının yok edilmesi
Bu adımlar, hem geçmişteki hataların izini silmek hem de gelecekteki işlemleri denetim dışına çıkarmak için kullanılan yöntemlerdir.
Özelleştirme çoğu zaman verimlilik iddiasıyla sunulur. Ancak bazı süreçlerde, kamu denetiminden kaçmanın en “yasal” yolu hâline gelir. Bir kurum özelleştirildiğinde:
- Sayıştay denetimi ortadan kalkar,
- Şeffaflık “ticari sır” gerekçesiyle azalır,
- Sorumluluk zinciri bulanıklaşır,
- Kamu yararı geri plana atılır.
Kurum özelleştiğinde denetim ortadan kalkar; arşivler, faaliyetler ve geçmiş işlemler halkın denetiminden çıkar.
Bazı iktidarlar için özelleştirme bile yeterli değildir. Kurumun tamamen kapatılması tercih edilir. Böylece:
- Devam eden soruşturmalar durur,
- Arşivler dağılır ya da yok olur,
- Personel dağıtılarak bilgi akışı kesilir,
- Siyasi sorumluluk zinciri kopar.
Güçlü demokrasiye sahip ülkelerde denetim kurumları iktidarın değil, halkın kurumlarıdır. Bu nedenle:
- Kurum kapatmak zordur,
- Özelleştirme süreçleri şeffaftır,
- Denetim kurulları bağımsızdır,
- Basın ve yargı süreci korur.
Kamu kurumlarını kapatmak ya da özelleştirmek yolsuzluğu ortadan kaldırmaz; sadece görünmez hâle getirir. Bir toplum, gücünü hesap sorabilme yeteneğinden alır.
Denetim mekanizmalarının zayıflatıldığı ülkelerde yolsuzluk bir kader değil; sistemin parçası hâline gelir.
Gerçek reform; kurumları kapatmak değil, güçlendirmekten; yolsuzluğu gizlemek değil, onunla yüzleşmekten geçer.
Yorum Yazın