“İnsan Hakları, uygar yaşamın temelidir. Çağımızın en üst değeridir. Güvencesi demokrasidir.”
— Mustafa Kemal Atatürk
Her 10 Aralık, insanlığın kendi kendine şu soruyu sorduğu özel bir gündür:
“İnsana verdiğimiz değer, gerçekten insanlığın seviyesine yakışıyor mu?”
Bugün, sözlerin süslü hâline değil; hakikatin çıplak gerçeğine bakma günüdür. Çünkü insan hakları, yalnızca metinlerde yazılı kalırsa, yalnızca kürsülerde dile getirilirse bir anlam taşımaz. İnsan hakları ancak hayatın içinde, adaletin terazisinde, vicdanın sesinde vücut bulur.
İnsan Hakları Neden Doğaldır?
Çünkü bir çocuk doğduğunda eşit doğar.
Ne rengi vardır, ne aidiyeti, ne kimliği…
Onu farklılaştıran, toplumların koyduğu sınırlar ve önyargılardır. Oysa insan hakları, bir devletin bahşettiği lütuf değil, insan olmanın getirdiği doğuştan gelen en doğal hakkıdır.
Bu nedenle hakları korumak bir görev değil, insanlığın kendine duyduğu saygının göstergesidir.
Dünyanın Gerçekleri Hatırlatıyor:
Bugün milyonlarca insan savaşın gölgesinde yaşıyor.
Birçok çocuk eğitim, sağlık, beslenme gibi temel haklarına ulaşamıyor.
Kadına yönelik şiddet, çocuk istismarı, ayrımcılık, ne yazık ki dünyanın dört bir yanında devam ediyor.
Ekonomik eşitsizlikler, insanların yaşama hakkını dahi tehdit eder hâle geliyor.
İnsan hakları ihlalleri sadece bir toplumun değil; insanlığın ruhunda açılmış büyük bir yaradır.
Demokrasi İnsan Haklarının Nefesidir
Atatürk’ün “güvencesi demokrasidir” sözü, aslında insanlığın yolunu çizer.
Demokrasinin olmadığı yerde:
Adalet nefes alamaz,
Özgürlük var olamaz,
İnsan hakları koruma altında kalamaz.
Gerçek demokrasi; eleştiriye saygıyı, çoğulculuğu, hukukun üstünlüğünü ve eşit yurttaşlığı gerektirir. Böylece insanlar yalnızca seçme hakkına değil, onurlu bir yaşam hakkına da sahip olur.
Birbirimize Karşı Sorumluluğumuz Var
İnsan hakları sadece devletlerin değil, toplumun her ferdinin ortak yükümlülüğüdür.
Günlük hayatta kullandığımız dil, yaptığımız seçimler, gösterdiğimiz duyarlılık, hatta suskunluğumuz bile insan haklarının geleceğini şekillendirir.
Ötekileştirmeden, hakkaniyetle; dayanışma ve hoşgörüyle kardeşçe bir dünya kurmak, insanlığın bize bıraktığı en büyük emanettir.
Bizler, barışa ve insana inanan insanlar olarak;
Nefretin karşısında sevginin,
Karanlığın karşısında umudun,
Adaletsizliğin karşısında hakkaniyetin sesini yükseltmek zorundayız.
Son Söz
İnsan hakları yalnızca bir günün değil, her günün meselesidir.
Çünkü insan olmak, her gün yeniden imtihandır.
Sevgiyle, umutla, barışın diliyle…
10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü kutlu olsun. Hüseyin okumuş
Yorum Yazın