Borsa Uzmanları Derneği (BUD) Başkanı Ali Aydemir’in 14 Ekim 2025 tarihli açıklamaları, Türkiye ekonomisinin ne kadar kırılgan bir zemin üzerinde yürüdüğünü bir kez daha gözler önüne seriyor. Turizmin geçici etkisine rağmen cari açığın büyümesi ve sermaye hareketlerindeki “Mart’tan miras” oynaklık, piyasalarda ciddi bir güvensizlik tablosu yaratmış durumda. Hem yabancı hem de yerli yatırımcı, siyasete endeksli bir bekle-gör pozisyonunda.
Ağustos ayındaki 5,46 milyar dolarlık cari fazla, aslında mevsimsel bir rahatlamadan ibaret. 2025’in ilk sekiz ayında cari açığın geçen yıla göre %98,2 artışla 15,85 milyar dolara çıkması, ekonomik dengenin ne kadar bozulduğunu gösteriyor. Mal ticaretindeki dev açık ve yabancıların kâr transferlerinin 17,97 milyar dolara ulaşması, açığın temel nedenleri.
Much daha endişe verici olan ise bu açığın finansman biçimi. Aydemir’in işaret ettiği gibi, ilk sekiz aydaki 13,03 milyar dolarlık net sermaye girişi bir başarı değil; dış borçlanmadaki %107’lik artışın acı bir sonucudur. Yurtdışından alınan krediler 20,89 milyar dolara ulaşmasaydı, rezervlerdeki erime çok daha sert olacaktı. Nitekim rezervler yine de 2,82 milyar dolar azalmış durumda.
Ekonomi kendi üretimiyle değil, “borçlanma desteği” ile ayakta duruyor.
Sermaye hareketlerindeki tablo da iç açıcı değil. Yüksek faiz ve kontrollü kur politikalarına rağmen siyasi riskler, piyasaları ciddi şekilde tedirgin ediyor. Aydemir, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından Mart ayında başlayan oynaklığın hâlâ sürdüğünü açıkça belirtiyor.
Yabancı sıcak para Mayıs-Temmuz döneminde kısmen geri dönse de, Ağustos ayında 1,67 milyar dolarlık çıkışla yeniden pozisyon aldı. Bu, yabancı yatırımcının mevduatı bir “acil çıkış kapısı” olarak kullanıp anında uzaklaşmaya hazır beklediğini gösteriyor. Sekiz aylık yabancı sıcak para girişi %58 düşerek 6,86 milyar dolara gerilemiş durumda.
Fakat asıl çarpıcı tablo yerliler cephesinde! Yerleşiklerin sermaye çıkışı 10,38 milyar doları bulurken, “yerli sıcak para” olarak adlandırılan kaynağı belirsiz döviz hareketleri %207 artışla 10,82 milyar dolara fırlamış durumda. Bu, vatandaşın sisteme olan güveninin rekor düzeyde eridiğinin en net göstergesi.
Aydemir’in sunduğu veriler, Türkiye ekonomisinin aynı anda iki büyük sorunla karşı karşıya olduğunu gösteriyor: Yükselen cari açık baskısı ve siyasi risklerle beslenen, borçlanmayla finanse edilen kırılgan sermaye hareketleri.
Bu kısır döngüden kurtuluşun yolu yalnızca faiz artırımı ya da kur kontrolü gibi teknik önlemlerden geçmiyor. Asıl ihtiyaç duyulan şey, siyasi risklerin azaltılması ve ekonomik aktörlerin güveninin yeniden tesis edilmesidir.
Güven yeniden sağlanmadıkça, borçlanmaya yaslanan bu “kırılgan denge” uzun süre ayakta kalamaz.
Yorum Yazın